1990'larda Türk Tiyatrosu kuruluşunun 40. jübilesini kutluyor, Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Tiyatro Festivalinde sunulan, Aziz Nesin’in yazmış olduğu, Kenan Işık’ın “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” oyunuyla en iyi temsil ödülünü kazandı. Bu oyun da tiyatro eleştirmenlerinden pozitif değerlendirme aldı. Vanço Karanfilovski Ekran Dergisi’nde oyun hakkında diğerleri yan ısıra şunlara dikkat çekiyor; son dönemlerde Makedonya tiyatro sanatı alanında Üsküp Türk Tiyatrosu’nun sahnelemiş olduğu en yeni temsili, en ilginç bir tiyatro çalışması sayılır. Ad yapmış Türkiyeli gülmece yazarı Aziz Nesin bu eserinde, nüfus kaydı sicil defterinde, yanlışlıkla adı ölülerin listesinde yer alan bir vatandaşın, bu durumdan yaşadıkları sıkıntılarını dile getirir. Oyunun yönetmeni Kenan Işık, orijinal metni oldukça detaylı ve gerçekçi bir tarzda izleyiciye yansıtması gerçekten büyük bir başarı sayılır. Oyunun sahne tasarımını Mustafa Asim, iyi düşünülmüş ve özenle seçilmiş tanıtım malzemesi, pankart ve oyun hakkında program hazırlaması, Üsküp Türk Tiyatrosu’nun profesyonel imajını yansıtan, küçük fakat önemli detaylar sayılır.

“Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” oyunu acı tadında bir gülmece eseri olması hasebiyle, toplumdaki bürokratik davranışlardan canı bezmiş insanların yaşantılarını
heyecan verici ve etkileyici bir tarzda tasarlamış olmasından dolayı, Makedonya genelinde sunulan bu tarz temsiller arasında en başarılı bir temsil olarak değerlendirilmiştir. Oyunun başkahramanını Atilla Klinçe, diğer rolleri ise; Salaettin Bilal, Mustafa Yaşar, Zekir Sipahi, Ziba Radoniç ve diğer aktörler canlandırdı. Kuruluşunun kırkıncı jübile yıldönümünde Türk Tiyatrosu sadece iki prömiyer sundu. Güney Afrikalı yazar Adhol Fugart’ın “Ada” oyununu Türkiyeli konuk rejisör Yücel Erten yönetti. Bu Proje belli bir dönem Türkiye’de hazırlanmıştı. Oyunun ana konusu, bir adada taşkıran iki arkadaşın zor ve ağır yaşamını yansıtır, Sofokle’nin “Antigona” eserini hazırlamak isteğinden bir türlü vazgeçmiyorlar, bu durum korkuyu yenme arzusundan kaynaklanır, ümit ve aşka daha yakın olma isteği, kin ve nefrete yenik düşmemek konularına değinir. Olay tiyatronun yük taşıyan asansöründe gerçekleşir, sahnede başak bir dekor görülmez, seyirci de sahnede temsili izliyor. Bu girişim rejisörden gelen orijinal bir de, güzel bir tasarım olarak kabul edildi. Atilla Klinçe ile Elyesa Kaso aktör ikilisi, yansıttıkları kahramanların gizli ve özel duygularını gerçekçi bir tarzda canlandırdı, rüya görmek, aşık olmak, hayal kurmak isterler ve bu arzularında bu iki genci hiç kimse engelleyemez.

1990 yılın ilk günlerinde, Üsküp Türk Tiyatrosu’nun çalışmalarını yansıtacak olan bir monografi’nin yayınlanması ihtiyaç olduğu gündeme getirilmiştir. Düzenlenen yuvarlak masa toplantısının gündeminde tiyatronun bugüne kadar gerçekleştirdiği başarılı çalışmaları hakkında tiyatroyla yakından ilgilenenler tebliğ ve bildiriler sundular. 1980 - 1990 yılları arasında Türk Tiyatrosu sahnesinde, antolojik değerden sayılan birkaç önemli temsilin prömiyeri sunuldu. Bunlar arasında: Dostoyevski’nin “Suç ve ceza” eserini Branko Stavrev yönetiminde sundu. Stavrev bu oyunda “Karneval” tarzında bir tasarım hazırlamış, oyunun özünde macera, serüven ve sosyal ögeler de yansıtılır. Firdaus Nebi oyuna ışık saçan sanatçılardan bir olarak nitelendirildi, oyuna dinamiklik sağladı. Oyun genel olarak Ansamblo’nun bilinen değerini bir kez daha yansıttı. Aktörler güvenilir bütünlük ve sağlam sahne hareketi yansıttılar. Firdaus Nebi ile birlikte Müşeref Lozana, Salaettin Bilal, Lütfü Seyfullah, Cemail Maksut, Suzana Maksut, Bediya Begoska, Medi Bayraktari ve diğer aktörler canlandırdı. 1980 yılında Üsküp Türk Tiyatrosu’nun bilinen standartlarını aşan kalitede birkaç oyun repertuvara alındı. Bu temsiller arasında Cevat Karahasan’nın “Korku güncesi”, Shakspeare’in “Makbet” oyunların yönetmeni rejisör Rahim Burhan, verimli yerli Dram yazarlarından biri sayılan Hasan Mercan’nın “Gülüşü çocuklara armağan edelim” çocuk temsili sunuldu. 1989 yılında Drago Yançar’ın “Klement’in düşüşü”, Jan Jene’nin “Hizmetçiler” ve Goran Stefanovski’nin “Klinç” oyunları sahnelendi. Bu temsiller yan ısıra Shakspeare’in “Vindzor’un Şen kadınları”, İvo Andriç’in “Uğursuz Avlu”, “Hürmüz”, “Yolcuğu anlatan hikaye” ve “Kadıncıklar” temsilleri, Üsküp Türk Tiyatrosu’nu Makedonya Tiyatro sahnesinde doruk noktaya ulaştıran değerli temsiller sayılır.

Üsküp Türk Tiyatrosu’nun Ansablosu bu sene iki prömiyer temsil hazırladı, eleştirmenler Üsküp Türk Tiyatrosu’nun eski üyelerinden biri sayılan İrfan Bellur’un “Karton kutusu” temsilini başarılı değerlendirdi, oyunun yönetmenliğini, Zagrebli konuk rejisör Branko Brezovaç hazırladı. Pirlepe’de düzenlenen “Voydan Çernodrinski” Tiyatro Festivalinde bu temsil hakkında düzenlenen toplantıda iki saatlik bir tartışma yürütüldüğü bilinir. Oyun izleyiciler tarafınca ilgiyle ve beğeniyle karşılandı, Üsküp Türk Tiyatrosu’na has olan özel bir estetik sanat değeri taşıdığı kaydedilmiştir, Branko Gapo’nun bilinen ve beklenilen sahne tasarımı ile aktörlerin mükemmel sanatçı performansı ve profesyonel yaklaşımı, tiyatro festivalinde takdire ve övgüye değer bir temsil ziyafeti sunulduğu dikkat çekilmiştir. Oyun hakkında bunca pozitif değerlendirmeye rağmen, jüri üyeleri oy birliğiyle en iyi duvar duyurusu, afiş ödülünü Mustafa Asim’a verildi, temsil festivalin “Özel ödülü” ile ödüllendirildi, Trayko Çorevski, en başarılı genç aktör ödülünü ise Elyesa Kaso kazandı. “Karton Kutusu”, Voydan Çernodrinski, tiyatro festivalinde bir diğer önemli ödül de kazandı. En başarılı sanat eseri olarak, tiyatro eleştirmenleri tarafınca verilen “Nova Makedoniya” ödülüne layık görüldü. İkinci prömiyer temsil ad yapmış Türk yazar Yunus Emre’nin biyografisini anlatan temsil hazırlandı. Bicar Belinger’in “Yunus Emre” piyesini Türkiyeli konuk rejisör Raik Anlıaçık yönetti, izleyiciler oyunu büyük bir ilgiyle izlemesine rağmen, üstün sanat değeri olan bir Proje olduğu söylenemez.

1992 çocuklar için yerli Türk yazarı Necati Zekeriya’nın yazmış olduğu “Orhan” temsili sunuldu. Oyunun yazarı önceleri aktörlükle uğraştığı bilinir, daha sonra tiyatro eleştirmeni olarak da kamuoyunda tanınmış bir Türk aydını, gazeteci ve yazardır. Oyunun rejisörü Dimitar Hristov bu kez de cazibeli ve  izlemeye hoş bir çocuk oyunu hazırladığı dikkat çekilmiştir. Bu seneki repertuvarda, çağdaş Türk yazarı Dinçer Sümer’in “Eski Fotoğraflar” oyunu da yer aldı. Oyunun rejisörü Duşko Naumovski, Türk Tiyatrosu bu temsille Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Tiyatro Festivali’ne katıldı. Tiyatro eleştirmeni İvan İvanovski oyun hakkında yazdığı yorum yazısında temsili, sadece Üsküp Türk Tiyatrosu’nda değil; Makedonya dram sanatı alanında da antolojik değerden sayılan bir eser olarak nitelendirdi. Bu oyunun metni yetmişli yıllardan bu yana en önemli temsil olarak sayılır. Oyun hakkında düzenlenen yuvarlak masa toplantısında eleştirmenlerin hepsi, ortak bir görüş olarak temsili üstün sanat değeri olan başarılı bir eser olarak değerlendirdi. Temsilin gözde sanatçısı olarak, başkahramanı canlandıran Bediya Begovska takdirle karşılandı. Ayrıca Rejisör Duşko Naumovski ile sahne tasarımcısı senograf Vladimir Georgievski de övüldü ve takdir edildi. Oyunun müziğini hazırlayan Lupço Konstantinov’un da katkıları dile getirildi. Oyunun başarılı geçmesinde şüphesiz ki Salaettin Bilal, Atila Klinçe, Elyesa Kaso ile Naci Şaban ve diğer sanatçıların da katkıları olmuştur. Jüri üyelerinin değerlendirmesine göre bu oyunda başrolü (Sevcan’ı) canlandıran Bediya Begovska’ya en başarılı aktör ödülü verildi. “Dimçe Traykoski” en başarılı dizi rolü ödülünü, Vladimir Georgievski, en iyi sahne müziği ödülünü ise Lupço Konsatntinov kazandı.

1993 Türk Tiyatrosu beş prömiyer temsil sundu. Bunlardan birisi çocuk oyunu “Aladdin’in büyülü lambası”, oyunun rejisini Kemal Lila hazırladı. Türkiyeli konuk rejisörler Murat Karasu ile İsmet Hürmüzlü, Tüncer Cücenoğlunun “Helikopter” ile Haldun Taner’in “Lütfen dokunmayınız” oyunlarını pek de başarılı hazırlamadıkları kaydedilmiştir. “Vatanı kurtaran Şaban” temsilini Türk Tiyatrosu sanatçısı Zekir Sipahi yönetmenliğinde hazırlandı. Tiyatro eleştirmenleri, Üsküp Türk Tiyatrosu’nda Türkiye’de yaşayan ve yaratan yazarların piyeslerine fazlasıyla yer verildiğine dikkat çekmiş. Haldun Taner’in iki temsili aynı sezonda sahnelenmesi, repertuvarın özensiz hazırlandığının bir kanıtı olarak değerlendirilmiştir.

Saşo Milenkovski’nin yönetmenliğinde, Bratislav Dimitrov’un “Das kapital” oyunuyla Türk Tiyatrosu sezon çalışmalarına başladı. Oyunun başlığı gibi kapital değerden bir temsil olmadığı kaydedilmiştir. Üsküp’te önemli bir dönüşüm noktası yaşandığı dönemlerde bir ailenin yaşadığı travmaları ve çektikleri çileleri yansıtılır. Mehdi Bayraktari, ailenin babasını canlandırdı; çalışkan ve dürüst bir işçi olmasına rağmen, çalıştığı firmadan işten atılır, bu olay ailede ataşe yağ dökmek gibi bir durum yaratır. Oğlu marksizm hocası, intihar konusunda doktora tez çalışması hazırlıyor, araştırma denemelerini kendi şahsı üzerinde yapmaya kalkışır, ayakları altına marksizm akımının en değerli eseri sayılan (Kapital kitabını) iterek intihara kalkışır. İkinci oğlu ise uyuşturucu kaçakçılığıyla meşgul oluyor, ömrü sokaklarda geçen bu genç hapishanelere düşer. Üçüncü oğlu harika, olağan üstü yetenekli altın zanaat sahibi, (alataçı) zanaatını babasından öğrenmiş, uyuşturucu kullanan bir kıza aşık oluyor. Sevgilisi Nevena bir gün aşırı dozda aldığı uyuşturucudan kendi kendinin ölümüne sebep olur. Süper modern ve güncel simalar yan ısıra, duygusal sahneler de yansıtılır, bunlar arasına (dedeyi) canlandıran Cemail Maksut hatıra ve anılarla yaşıyor,
Perihan Tuna (ev hanımını) canlandırdı. Baba kendi eliyle evini yakıyor, yeni bir hayata başlamak istiyor. Yeni hayatı temsilin sonunda, Mark’sın “kapital” isimli eserinden alıntılar: Marksizm öldü, yaşasın markizm; ifadesini okumakla bitiyor. Temsil Profesyonel açıdan değerlendirildiğinde, seviyeli ve izleyicilerle iletişim, bağ kuran bir temsil olduğunu kaydetmiştir. Todor Kuzmanov Üsküp Radyosunda, temsil hakkında vermiş olduğu demecinde. Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Tiyatro Festivali’ne Türk Tiyatrosu, Makedon yazar Maya Stefanoviç’in “Pitiya’nın ölümü” temsiliyle katıldı. Oyunun rejisini Dominik Miler hazırladı. Temsil öncesinde, Makedon Tiyatrosu’nu ve kültürünü sergileyen rejisör Miler’in vefatı dolayısıyla, sanatçılar bir dakika saygı duruşunda bulundu. Bu temsil evrensel değerden sayılan başarılı bir çalışma olarak değerlendirildi, oyundaki rolleri; Atilla Klinçe, Mehdi Bayraktari, Perihan Tuna Eyupi, Erdoğan Maksut ve diğerleri canlandırdı. Oyun metninin atikçe yazıldığı bildirildi. Ana konu olarak yalanın ortaya çıkması ve gerçeklerden kaçılmadığı gerçeğini işlemektedir.

“Lütfen dokunmayınız” temsilinde tarihi bir konu işlenmiş, Türk askeri Komutanı Baltacık ile Rus kraliçesi Katerina arasında geçen olası, tahmin edilen karşılaşma anı, çağdaş bir bakış açısında ele alınmış. “Helikopter” ile “Vatanı kurtaran Şaban” zaman açısından çağdaş ve güncel temsiller sayılır. “Helikopter” mütevazi bir çalışma olarak değerlendirilirken, “Vatanı kurtaran Şaban” temsili müzikli kabare tarzında, izleyiciyle kolay iletişim kuran başarılı bir oyun olduğu kaydedilmiş. Oyundaki rolleri; Bediya Begovska, Mehdi Bayraktari ve diğer aktörler canlandırdı.

1994 Makedon dram yazarlarından iki yerli temsilin hazırlanması planlaştırıldı. İlki Goran Stefanovski’nin “Dövmeli canlar”, ikinci temsil Vladimir Plavevski’nin “Balerin” oyunu söz konusu oluyor. “Dövmeli canları” rejisör Vasil Hristov, ikinci temsili ise rejisör Branko Brezovaç hazırladı. Üçüncü temsil Gogol’ün “Bir evlenme” bilinen klasik eseri hazırlandı. Oyunun rejisini Aço Aleksov yönetti. Üsküp Türk Tiyatrosu’nda dördüncü temsil olarak Ülkü Ayvaz’ın “Kel Mehmet” oyunu Kemal Lila yönetiminde sunuldu. Beşinci prömiyer temsil ise çocuk temsili sunuldu. Bediya Begovska’nın “Uyanış” oyunu sunuldu. Oyunun rejisini Duşko Naumovski hazırladı. “Balerin” temsilinde rejisör Vladimir Plavevski bir balerinin bu sanata karşı olan tutkusunu yansıtmayı tercih etmiş, bu istekle yanıp tutuşan balerin tamamen çıldırma sınırına kadar varır. Eserin özünü ve içeriğini oluşturan önemli ögeler arasında, büyük bir ayna ve uyuşturucu yer alır. Uyuşturucu kötü fakat hakiki hayat gerçeğinden bir kaçış, çıkış yolu olarak görülür, ayna ise başkahramanın kendi kişiliğiyle özdeşleşmesini sembolize eder. Balierin bu konuda oldukça endişeli, kendi kendini yeterince tanımadığı için farklı bir tarzda keşfetmek ister. Rejisör, sahnede video kullanılmış, bununla sahneyi canlandırmış ve zenginleştirmiş, monotonluğu aşmış, sahnede arka planda, ilginç bale sahnelerinden görüntüler ve klasik bale müziği gidiyor.

Oyundaki başrolleri; Balerini Mükerrem Bilal canlandırdı, diğer rollerin tümünü ise Elyesa Kaso oynadı. Her iki sanatçı da Akademik seviyede oyunun kahramanlarını izleyiciye başarıyla yansıttı, oyun ve söz aracılığıyla iki aktör arasında mükemmel bir uyum sağlandı. Mükerrem Bilal oyunun konsepsiyonuna temsilin baştan sonuna kadar sadık kaldı, duygusal ve iç çekişme sahnelerini oldukça gerçekçi bir tarzda yansıttı, daha fazla kendi kendisiyle ve kendi için konuşur, başkaları onu ilgilendirmez... Elyesa Kaso beden hareketi ile söz arasında müthiş bir denge ve bütünlük sergiledi, aynı sahnede birkaç karakteri canlandırdığı için kimlik ve kılık değiştirmede ustalığını başarıyla seyirciye yansıttı. Bir an koreograf, sahne tasarımcı gibi görülür, hemen ardında, uyuşturucu kaçakçısı olarak sahneye çıkar, sahneye her çıkışında özgüvenceli, sakin ve inandırıcı bir tarz sergilemesiyle oyundaki gerginliği elinde tutuyor. Oyunun başarılı geçmesinde şüphesiz ki Yagoda Slaneva’nın sahne tasarımı da katkılı olmuştur, diyor Todor Kuzmanov. Pirlepe’de düzenlenen “Voydan Çernodrinski” Tiyatro Festivaline Türk Tiyatrosu “Das kapital” temsiliyle katıldı. Festivalin yedek faaliyetlerinde ise “Balerin” oyununu sundu.

Branko Stavrev’in yönetmenliğinde hazırlanan Gogol’un “Bir evlenme” temsili, o dönemlerde güncel bir konuyu teşkil eden seçim havasını sahnede yansıtmak istemiş. Agafya dört aday arasından birini seçmek zorundadır. Slaytlar aracılığıyla her dört adayı izleyiciye takdim ediyor, bu ara değişik ve ilginç müzik parçaları da seslendirilir, oyun oynanır. Oyunun başlangıç sahnelerinde bir düğün havası sezilir, burada Patkalosin’in kaçışı konu edilir. Oyunda gülmece ve yergi ögeler ağır basar. Oyuna ışık tutan sanatçılar arasında Salaettin Bilal (Potkalosin) evliliği hakkında tüm ikircimlikler çözüm bulduğu anda, içini kemiren bir kurt misali bazı konularda şüphelenmeye başlar. Perihan Tuna Eyüpi (Agafya Tihanovna) özellikle şanslı ve mutlu bir yaşam arzusu yansıtıldığı sahneler dikkat çekici olduğu kaydedilmiş. Eyüpi oyuncu olarak insanın yaşadığı travmaları çok iyi yansıtabilen kaliteli bir oyuncu olduğu bilinir, bunu o kadar cazibeli ve çekici yansıtıyor ki travmalar bile komik fakat aynı zamanda acıklı görünür. Oyunda rol alan; Elyesa Kaso, Naci Şaban, Suzana Maksut, Erdoğan Maksut, Riyad Tahir ve diğer sanatçılar da görevlerini profesyonelce ve başarıyla yerine getirdiler. Eleştirmen Todor Kuzmanov, oyun hakkında Üsküp Radyosu’na verdiği bir demecinde, Riyat Tahirin başarısını vurgulamış, komik fakat oldukça etkileyici bir performans sergilediğini dikkat çekmiştir.

Üsküp Türk Tiyatrosu’nda bu sene üç prömiyer temsil sunuldu. Üsküp Türk Tiyatrosu’nun ürettiği temsilerde bir düşüş kaydedildiği dikkat çekmiştir. Her iki Ansamblo’da uzun bir dönem temsil seçiminde sıkıntı yaşandığı, bunun yanısıra Türk ve Arnavut Tiyatrosu’nu yönetecek müdür seçimi konusunda da zorluklar yaşandığı bilinir.

O dönem Üsküp Türk Tiyatrosu’nda sadece, Risto Davçevski’nin “General Rorkokayko’nun bıyıkları” adlı çocuk temsili hazırlandı. Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Tiyatro Festivali’ne bildirdikleri temsilleri ne Türk Tiyatrosu ne de Arnavut Dramı hazırlamada ciddi sorunlar yaşanması bahsedilen krizin en ayan göstergesi sayılır. Branko Brezoveç’in “Cesur Ana, süper ev hanımı” melodramını Bediya Begovska canlandırdı. Bu eser Üsküp Türk Tiyatrosu’nun repertuvarında yer tutamadı. Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Festivali’nde Branko Brezoveç’in yönetmenliğinde hazırlanan ilginç projeler hakkında tartışma yürütüldü. Shakspeare ile Vitkieviç’in metnine göre tasarlanan “Kral Hamlet” oyununu sunan Türk Tiyatrosu, şimdiye kadar alışılagelmiş tarzdan farklı bir oyun olduğu değerlendirildi. Şaşırtıcı, ağır, tek sözle rejisör Brezoveç’in sergilediği yeni tarzın aynası sayılır. Oyun tasarlanan bir tünelin içinde az sayıda seyirci karşısında oynandı. Örgütlü ve mantıklı düşünülmüş bir mizansen, koreografi öyle hazırlanmış ki, aktörler yüz başlı bir tek vucut olarak bir birine kenetlenmiş. Festivalde ilginç kostüm tasarımları için Elena Donçeva ödül kazandı. Festivalin yarışma programında, rejisörler Branko Brezoveç ile Saşo Milenkovski ikişer temsille katıldı.

“Kral Hamlet” temsilin dramaturjisini Branko Brezoveç ile Vladimir Plavevski hazırladı. Oyuna mükemmel bir görünüm sağlanmış olması yan ısıra, oyunun sahne tasarımı Danimarkalı Pren Hamlet’in hikayesi oldukça ilginç bir tarzda izleyiciye aktarıldı. Hamlet babasının öcünü almak için değil de, başka bir gerçek için mücadele ettiğini ortaya koymak istemiş. Aslında Prens Hamlet babasının ölümünden sonra Kral olması gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Oyundaki kostümleri Elena Donçeva tasarlamış. Hamleti Mustafa Yaşar canlandırdı, Atilla Klinçe, Elyesa Kaso, Salaettin Bilal, Bediya Begovska, Perihan Tuna Eyupi,  Ziba Bekir, Mükkerem Bilal, Merita Eyupi yan ısıra Fortinbras Hisni Vial, Abdurahman Rahman, Suat Rahman ile Zekeriya Ali canlandırdı.

1996 Türk Tiyatrosu seyircisine üç prömiyer sundu. Vasıf Öngören’in “Asiye nasıl kurtulur?”, Haldun Taner’in” Sersem kocanın kurnaz karısı” ve Necati Cumalı’nın “Boş beşik” oyunu sunuldu. “Asiye nasıl kurtulur?” temsilin metni ve reji tasarımı, Türk Tiyatrosu’nun sahip olduğu ve kanıtladığı standartların altında bir çalışma olduğu kaydedildi. Erdoğan Maksut rejiye asistanlık yaptı, sahne tasarımını Bedi İbrahim, müziği Sarper Ozasan, kostümleri Olcay Poyraz hazırladı. “Asiye nasıl kurtulur?” temsiline Türk Tiyatrosu Ansamblosu’nun tüm aktörleri katıldı. Ayrıca genç kızlar ve genç müzisyenler de rol aldı. 1996 yılında Türk Tiyatrosu Pirlepe’de düzenlenen “Voydan Çernodrinski’ Festivaline katılmadı.

1997 Üsküp Türk Tiyatrosu’nda beş prömiyer temsil sunuldu. Tome Arsovski’nin “Raylar dışı” oyununu rejisini Goran Trençevski hazırladı. Oyunun ana konusu geçiş-değişme döneminin, insanlar üzerinde yarattığı travmalara değinir. Oyunda yansıtılan yaşam problemleri güncel konuları teşkil etmesine rağmen, oyunun sahne tasarımı ve işleyiş tarzı konunun güncelliğini tam manasıyla yansıtmadığı dikkat çekildi. Bu yüzden oyun seyirciye cazibeli ve inandırıcı gelmedi, ilgi çekmedi” diyor eleştirmenler. Oyundaki rolleri; Salaettin Bilal, Ziba Radonçiç, Mustafa Yaşar, Bediya Begovska ve diğerleri canlandırdı. Türk Tiyatrosu birçok oyunla Vladimir Plavevski ile işbirliği yapmış, bu sene de Plavevski’nin yazmış olduğu “Kasta Diva Balkan esintisi”metnini repertuvarına aldı. Bu oyunda Balkanlar’da yaşanan güncel konulara değinilir. Oyunun ilgi odağında Kasta Diva Opera primadonnanın yaşadığı talihsizliğini anlamak meselesi gündeme getirilir. Kasta Diva, ses tellerinde kanser hastalığına yakalanan talihsiz bir insan, bir gün sağlığına kavuşma ümidi ve inancıyla yaşıyor. Yaşadığı çevre onun için çok çetin gözükür, aşık olduğu üç farklı erkekten, sevgisine karşılık alamıyor. Oyunun rejisini Branko Brezoveç hazırladı, bu kez de yönetmen yeteneğinin tipik örneğini sahnelendirdi. Bu kez biraz bencil ve kişisel bir temsil hazırladı, kişilerin hissetlikleri derin psikolojik duygularını yansıtmaya çalışmış, ilk planda oyunun başkahramanı Kasta Diva’nın kişisel iç dünyasını aktarıyor. Perihan Tuna Kasta Diva’yı oldukça gerçekçi bir tarzda izleyiciye takdim etti. Oyundaki diğer rolleri; Atilla Klinçe (koca), Salaettin Bilal (doktor), Mustafa Yaşar (işadamı), Abdurahman Rahman (ilk adam), Hisni Vilya (ikinci adam), Suat Rahman (üçüncü adam), Zekeriya Abdi (dördüncü adam)’ı canlandırdı. Uzun bir aradan sonra bu sene Türk Tiyatrosu, Ohri’de düzenlenen uluslararası “Ohri Kültür Yazı” Festivaline Lubişa Georgiesvki’nin yönetiminde hazırlanan Rasin’in “Fedra” temsiliyle katıldı. Oyunun ana konusu yanlış bir aşkın duygusal bir tarzda yansıtılmasıdır. Oyunun başkahramanı Fedra’nın üvey evladı Hipolit’e olan yanlış aşkını anlatır. Hipolit ise bu aşkı kabul etmiyor, başka bir kadına aşık oluyor. Oyunun başkahramanını Fedra’yı, Üsküp Türk Tiyatrosu’nun deneyimli ve yetenekli bayan aktörlerinden biri sayılan Bediya Begovska canlandırdı. Oyundaki diğer rolleri ise; Mustafa Yaşar, Salaettin Bilal, Ziba Radonçiç, Mustafa Yaşar ve diğerleri canlandırdı.

Üsküp Türk Tiyatrosu’nda, rejisör Kemal Lila’nın yönetiminde Ülkü Ayvaz’ın “Mükemmel luna park” piyesin prömiyeri sunuldu. Reji asistanlığı görevini Elyesa Kaso yaptı. Oyunun sahne tasarımını Bedi İbrahim, kostümleri Elena Donçeva, müziği Cengiz İbrahim, koreografiyi Toni Batalkov hazırladı. Oyundaki rolleri; Elyesa Kaso, Perihan Tuna Eyupi, Atilla Klinçe, Riyat Tahir, Suzan Akbelge, Funda Eyup ile Naci Şaban canlandırdı. Beşinci prömiyer temsil olarak Ülkü Ayvaz’ın “Mükemmel hediye” çocuk piyesi Salaettin Bilal’ın yönetmenliğinde hazırlandı. Bu oyunda hem rejisör hem kostimograf olarak çalıştı. Oyundaki rolleri, Mustafa Yaşar (Hikaye anlatıcısı), Elyesa Kaso (Metin), Atilla Klinçe (Oktay), Mükkerem Bilal (Leyla Nine), Perihan Tuna Eyupi (Ayla)yı canlandırdı.

1988 Türk Tiyatrosu, Salaettin Bilal’ın yönetmenliğinde, Vladimir Plavevski’nin “Gökkuşağı peşinde” oyunun prömiyerini sundu. Ülkü Ayvaz’ın “Mükemmel hediye”si, Dostoyevski’nin “İdiot” oyunlarını sundu. Bu oyunla Türk Tiyatrosu Pirlepe’de düzenlenen “Voydan Çernodrinski” Tiyatro Festivaline katıldı. Oyunun rejisini Branko Stavrev hazırladı. Türk Tiyatrosu Dostoevski’nin “İdiot” eserini, Köprülü tiyatrosu ise Artur Şindler’in “Aşk salıncağı” temsilleri festivalde aynı günde sunulmasına rağmen, her iki temsilde de salon seyirciyle tıklım tıklım doluydu. “İdiot” temsili hakkında çelişkili polemikler yürütüldü, teorinin dram metnini yansıtmada ne kadar önemli olduğu hakkında farklı görüşler ortaya atıldı. Bu toplantıda edebi eserler hakkında değil de, temsiller hakkında yorum yapılması gerektiği dikkat çekildi. Bu ara tiyatroda sembollerin fonksionelliği konusu da gündeme getirildi, sahne tasarımları temsile ne kadar alakalı olması gerekçesi gündem noktası olarak uzunca tartışıldı.

Üsküp Türk Tiyatrosu’nun repertuvarında bu sene Vladimir Milçin’in yönetmenliğinde Türkiyeli yazar Turan Oflazoğlu’nun “Deli İbrahim” oyunu yan ısıra, Mehmet Ulusoy’un yönetmenliğinde, Yordan Plevnej’in “R. R. R” temsili ile Saletin Bilal’ın yönetmenliğinde Ülkü Ayvaz’ın “Barış için evet “oyunları sahnelendi Bu sene Makedonya’da tiyatro sahnesinde görülen temsillere bakıldığında, Üsküp Türk Tiyatrosu’nun hazırladığı “Deli İbrahim” temsilin prömiyeri tiyatro sahnesinde bir ferahlık, canlılık kazandırdı. Temsilin özünde tarihi deliller içirilmesine rağmen, tarihi bir dram eseri sayılmaz, daha fazla devlet idaresinin sahip olduğu gücü ve bu gücün bireylere karşı istifade edilmesi konusu hakkında yazarın otantik sanatsal vizyonu, sağ görüşü ve değerlendirmesi sergilenir. Oyunun rejisörü Vladimir Milçin bu temsilde “oyunun içeriğine bağlı konularla alakalı olan psikolojik ve felsefi düşüncelere odaklanmış, tarih sadece bu konulara kaynak bilgi sağlamaktadır, mizansen oldukça net çizgilerle tasarlanmış, kahramanların kişisel iç duyguları gerçekçi bir tarzda yansıtıldı. Rejisör Milçin “oyunda sağlam bir tasarım hazırlamış, oyun süresince olaylar düğümü o kadar güçlü bağlanır kenetlenir ki, temsilin sonunda işler oldukça çok ileriye gider, oyunun son sahnesi Sultan’ın öldürülmesiyle biter. Sultanın trajik ölümü, yumuşak bir tarzda, sarayda yaşanan entrikaların sonucu olarak yansıtıldı. Oyundaki başrolü Elyesa Kaso oldukça etkileyici bir tarzda canlandırdı. Oyunun başkahramanı bütün vakit, kendi delilikleri ve mantıklı bir düşüncenin arasında yaşadığı kişisel iç çekişmelerle adeta savaş ediyor ve bu savaşa yenik düşüyor. İktidardan çok korkuyor, topluma karşı olan yükümlülükleri ve sorumlulukları onun için ağır bir yük teşkil ediyor. Deli İbrahim sadece kendi kendisiyle savaş ediyor. Oyunda oldukça karmaşık bir karaktere sahip olan Deli İbrahim’in annesi Kösem Sultanı, Bediya Begovska üstün sanat yeteneğiyle ustaca canlandırdı. Aslında Kösem Sultan iktidarın iplerini elinde tutan oldukça sorumlu biri sayılır. Bediya Begovska bundan önceki rollerinde olduğu gibi, bu kez de sanatçı yeteneğini ve geniş aktör diyapazonunu gözler önüne sergiledi. Oyundaki diğer rolleri; Salaettin Bilal, Atilla Klinçe, Zekir Sipahi, Suzan Akbelge, Mustafa Yaşar ile Naci Şaban canlandırdı. Oyunun sahne tasarımını Kırste Cidrov hazırladı. Sahne tasarımı etkileyici boyutta, oyunun içeriğine uygun renklere bezenmiş oldukça görkemli ve abidevi bir sahne tasarımı hazırladığı dikkat çekildi. Tek sözel “Deli İbrahim” temsili güçlü iktidar ile sıradan insanların narin ve kırgın yapısı arasındaki ilişkileri yansıtır. Deli İbrahim, iktidarın kendisine temin ettiği güçten esinlenerek, yüreklenerek, yönetici haklarını kötüye kullanır, öz annesine karşı koymaya kalkışır, aslında annesinin yardımıyla tahta getirilir. Öz oğlunun kendisine yaptığı bu hakarete dayanamayan annesi, oyunun sonunda oğlundan öcünü alır. İktidar öldürüyor, öyle değil mi? Diyor, eleştirmen Todor Kuzmanov, Üsküp Radyosu’nda verdiği demecinde. Oyunun gerçekleşmesi çin gereken maddi desteği Makedonya Kültür Bakanlığı yan ısıra, T. C. Kültür Bakanlığı da katkıda bulunmuştur.

“Deli İbrahim” temsili ile Türk Tiyatrosu bu sene Pirlepe’de düzenlenen Voydan Çernodrinski Tiyatro Festivali’ne katıldı. Oyunun rejisörü ve sahne tasarımcısı, seyirciyi sanatoryuma andıran bir sahneye yerleştirdi, bu tarz sahne tasarımı boşluğu sembolize ediyor. Oyunda aktörlerin fiziki görünümü ve beden hareketleri, özellikle Deli İbrahimi canlandıran Elyesa Kaso ile iktidarı elinde tutan tam manasıyla egemen bir anneyi ve gerçek bir imparatoriçeyi canlandıran Bediya Begovska sergiledikleri sanatçı performansları izleyicilerin beğenisini kazandı. Rejisör, oyunda karşılıklı çatışmalardan arınmak amacıyla, orijinal metni belirli bir ölçüde kısaltmış. Semboller ölçülü bir tarzda tasarlanmış olması oyunu mantıklı bir sanat tablosu olarak yansıttı. Pirlepe’de düzenlenen tiyatro festivalinde temsil sonrası yapılan yuvarlak masa toplantısında oyun hakkında tiyatro eleştirmeni İvan İvanovski, iktidarın değiştiği bu dönemde neden böyle bir temsil şimdi ve burada sunulur sorusunu sordu? Festivalde sunulan diğer temsiller arasında “Deli İbrahim” oyunu en başarılı temsil ödülüyle ödüllendirildi.

Yordan Plevnej’in “R. R. R” oyunun prömiyeri Fransa’nın Marsey şehrinde sunuldu, ondan sonra Üsküp tiyatro severleri görebildi. Oyunun gerçekleşmesinde İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun da büyük katkıları olmuştur, oyunun sahne tasarımı temsilin en başarılı ögesi olarak değerlendirildi. Bu temsil Üsküp Türk Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatrosu ve Fransa’nın Marsey Şehir Tiyatrosu’nun koproduksiyonu olarak ortaklaşa bir çalışma olduğu bilinir. Bu oyuna Üsküp Türk Tiyatrosu’ndan 14 sanatçı iştirak etti, Rişar Marten ile Tanya Surieva Maresy Tiyatrosu’nu temsilen oyuna katıldılar. Oyunun rejisini Paris’ten Mehmet Ulusoy, reji asistanlığını ise Üsküp’ten Erdoğan Maksut yaptı. Marsey şehri 1999 yılında kuruluşunun 2600. yıldönümünü kutladı. Bu vesile ile sunulan temsil Fransa tiyatro severleri tarafınca manevi ve estetik değeri yüksek bir seviyede olan başarılı bir oyun olarak algılandığı kaydedildi. Oyunun konusu XX. yy. sonlarında Balkanlar’da yaşanan kanlı bir kronolojiye değinir. Tiyatroda gözde konulardan birisi sayılan sonsuzluk, aslında tarihleri birleştirici özelliğe sahiptir, tüm dünyada boş tiyatro sahnelerinde rol alan aktörlerin yanlızlık duygularını yansıtır. Türk Tiyatrosu sanatçılarıyla birlikte Fransız sanatçıları bu oyunda sahneledikleri performansları güçlü bir tiyatro protestosu, ayaklanması olarak algılandı, sahnede tamamen bir kaos yansıtıldı, aslında bu karmaşa Balkanlar’da yaşanan kaosu hatırlatır. Oyunun sonuna doğru bu kaos belli bir ölçüde sakinleşir fakat bilinmeyenler hala devam ediyor... İnsanlara neden ve ne zamana kadar savaşla ve silahın diliyle anlaşamamazlıklara çözüm arayacak, sorusu bu kez de cevapsız ve açık kalır?

1999 yılında Üsküp Türk Tiyatrosu’nun jübile kutlamalarında Sofokle’nin “Antigona” eseri ile “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz”, verimli ve başarılı sezon çalışmalarını yansıtan değerde olana temsiller olarak değerlendirildi. Bu sene Üsküp Türk Tiyatrosu’nda rejisör olarak angaje edilenlerin listesinde; Spase Steryo, Meyer Dominik, Yücel Erten, Kenan Işık, Branko Brezovaç, Raik Alnıaçık, Saşo Milenkovski, İsmet Hürmüzlü, Murat Karasu, Vasil Hristov, Zekir Sipahi, Olcay Poyraz, Goran Trençevski, Vladimir Milçin ve diğerleri yer aldı. Üsküp Türk Tiyatrosu’nun bu seneki repertuvarında, klasik eserler yan ısıra çağdaş tiyatro eserlerine de yer verildi, bu temsillerle Türk Tiyatrosu Makedonya’da ve yurtdışında düzenlenen tiyatro festivallerine iştirak etti ve değerli ödüller kazandı.