BiR MABET OLARAK TİYATRO

ДЕЛ ОД ПОРАКАТА ПО ПОВОД СВЕТСКИОТ ДЕН НА ТЕАТАРОТ
Театарот како светилиште - Шахид Надим (драмски aвтор, новинар)
Ние понекогаш на шега ќе речеме : „лошите времиња се добро време за театар“. Тука не недостигаат предизвици за соочување со нив, контрадикции за изложување и status quo за поткопување. Аџока, мојата театарска група и јас, одевме по тоа тенко јаже скоро 36 години се досега. И тоа навистина беше тенко јаже: да се одржува рамнотежата меѓу забавата и образованието, меѓу истражувањето и учењето од минатото и подготвувањето за иднината, помеѓу слободниот креативен израз и авантуристичката пресметка со авторитетите, помеѓу социјално критичните и капацитетните театри, помеѓу досегот кон масите и тоа да се биде авангарден. Некои би можеле да речат дека оној што прави театар мора да биде маѓесник, волшебник.

Превод на македонски јазик: Сашо Огненовски

Bu yılki Dünya Tiyatro Günü Uluslararası bildirisi, Pakistanlı oyun yazarı ve Ajoka Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni Shahid Nadeem tarafından yazıldı. Shadid NADEEM, Pakistan

Ajoka Tiyatrosu’nun (1) sahnelediği, Sûfî (2) şair Abdullah Şah (3) üzerine bir oyun sonrasında, seyirciler arasından yaşlı bir adam büyük Sûfî’yi canlandıran oyuncuya yanaştı. Yaşlı adamın yanında genç bir oğlan da vardı. “Torunumun durumu çok kötü, bir okuyup üfler misin oğlum?” diye sordu. Hazırlıksız yakalanan oyuncu “Ben Abdullah Şah değilim, rol yapıyorum sadece, oyuncuyum ben,” dediyse de yaşlı adam: “Sen oyuncu değilsin oğlum, Abdullah Şah sende vücut bulmuş. Sen onun avatarısın (4),” dedi. Bir anda oyunculuğun, tiyatronun yepyeni bir boyutunun farkına vardık, oyuncu, canlandırdığı karakterin reenkarne olmuş haliydi.

Abdullah Şah’ınki gibi, her kültürde çokça bulunan hikayeleri keşfetmek, biz tiyatro yaratıcıları ve bu hikayelerle tanışmamış ancak hevesli seyircilerle arasında bir köprü kurabilir. Sahnede oynarken bazen tiyatro felsefemiz, yani toplumun değişim elçileri olma rolü bizi andan alıp götürüyor, o zaman halkın büyük bir kısmını arkada bırakıyoruz. Günün zorluklarıyla uğraşarak, belki savaşarak kendimizi tiyatronun sağlayabileceği son derece kuvvetli manevi deneyimlerden mahrum bırakıyoruz. Yobazlık, nefret ve şiddetin yine sükse yaptığı günümüz dünyasında farklı milletler, inançlı insanlar ve topluluklar arasında büyüyen bir kin var; bu kin nefret ideolojilerini beslediği sırada çocuklar yetersiz beslenmeden, doğum yapan anneler sağlık hizmeti yetersizliklerinden ölüyor. Gezegenimiz iklim faciasına hızla yaklaşıyor, Mahşerin Dört Atlısının toprağı döven nal sesleri artık duyuluyor. Manevi gücümüzü tazelemeliyiz, kayıtsızlık, rehavet, kötümserlik ve açgözlülüğe karşı savaşmalıyız. Yaşadığımız dünyayı, bizi yaşatan gezegeni önemsememeye karşı savaşmalıyız. Tiyatronun bir rolü var, insanlığı giderek içine sürüklendiği boşluktan çıkarıp silkelenmeye, harekete geçmeye itmede asil bir rol bu. Tiyatro oynandığı sahneyi, performans alanını kutsal bir yüksekliğe taşıyabilecek güçtedir.

Güney Asya’da sanatçılar sahneye adım atmadan önce selamlamak için sahneye dokunur, bu maneviyatın kültürle iç içe olduğu dönemden kalma bir gelenektir. Bu ortakyaşar ilişkiyi sanatçı ve seyirci arasında, geçmiş ve gelecek arasında yeniden kurmanın vakti geldi. Tiyatro yaratımı kutsal bir iş olabileceği gibi, oyuncular da oynadıkları rollerin birer avatarı olabilir. Tiyatro bir mabet olabileceği gibi, mabet de performans alanı olabilir. (1) Ajoka Tiyatrosu. 1984’te kurulmuştur. Ajoka kelimesi Pencapça’da “Modern” anlamına gelir. Repertuvarında dinsel tolerans, barış, cinsel şiddet ve insan hakları temalarını işleyen oyunlar yer alır. (2) Sûfî: İslami mistik gelenek tasavvuf ile ermiş kişilere denir. Çoğunlukla müzikle harmanlanan tasavvuf şiiri dünyevi sevgi metaforlarıyla mistik birliği anlatır. (3) Said Abdullah Şah Kadri (1680-1757): Sade bir dille karmaşık felsefi konular üzerine yazmış önemli bir Pencabi tasavvuf şairi. Dini tutuculuğa ve elit kesim yönetimine güçlü bir muhalifti, düşünceleri aykırı ve sapkın olmakla suçlandı, Kasur şehrinden sürüldü ve şehir mezarlığında gömülmesine izin verilmedi. İlahi sanatçıları ve halk ozanlarınca sevilir. Dini farklılıkların ötesinde saygı görür. (4) Avatar: Hint kültüründe kutsal bir öğreticinin Dünya’daki reenkarnasyonu ya da sureti.

İngilizce aslından çeviren: Eylül Deniz Doğanay

Поврзани вести